TEOS KENTİNİN DENİZ KORSANLARININ ELİNE GEÇİŞİ

         Ege ve Akdenizde korsanlık, özellikle güvensizliğin hüküm sürdüğü İ.Ö. 3. ve 2. yüzyıllarda hem denizde seyir halindeki yolcu ve ticaret gemilerini, hem de sahillerdeDionysos ve korsanlarki korumasız Yunan kentlerini sürekli tehdit etmekteydi. Bir zamanlar güçlü Kartaca, Mısır ve Rodos kontrolündeki Akdeniz korsanlar için uygun bir alan değildi. Ama Romalıların ve İ.Ö. 146 yılında Kartaca’yı tahrip etmelerinden ve Mısır ile Rodos’un zayıflamalarından sonra korsanları caydıracak etkin bir güç kalmamıştı. Özellikle Romalıların Rodos’u zayıflatmak amacı ile Delos aKorsanlarla ilgili yazıtdasını serbest bir liman haline getirmeleri, bu adayı korsanların ve Romalı tüccarların köle ticareti yaptıkları büyük bir pazar haline getirmişti. Strabon’a göre «Bu pazarda bir günde onbinlerce köle alınıp satılmaktaydı. Hatta bu nedenle şöyle bir söylem doğmuştu: «Tüccar! Gemini yanaştır ve yükünü boşalt; malın satıldı bile!”».

        Zamanla işi azıtarak fidye için önemli devlet adamlarını bile kaçıran deniz korsanlarını o devirde durdurabilecek tek güç Roma ordusuydu. Nitekim  Marcus Antonius’un İ.Ö. 102 yılında korsanlara karşı yaptığı Kilikia seferini, iki yıl sonra korsanlığa karşı çıkarılan özel bir yasa izledi. Bunu izleyen yıllarda güçlü Roma ordu ve donanması korsanlara karşı etkili seferler düzenledi. Hatta bunlardan biri (İ.Ö. 67) ünlü komutan Pompeius tarafından yönetilmişti. Artık Romalılar tehditin ne kadar büyük olduğunu anlamışlardı. Nitekim ünlü hatip Cicero, İ.Ö. 66 yılında verdiği bir nutukta Romalıların bu konudaki kayıtsızlıklarını şöyle eleştirmişti: «Rodos, Kolophon (Değirmendere) ve Samos gibi ünlü kentlerin de aralarında bulunduğu birçok yerleşimin onların (korsanların) eline geçtiğini ancak kendi limanlarınız elden gidince farkettiniz!». Romalıların korsanlarla olan mücadeleleri korsan tehditini hayli azalttıysa da tümüyle ortadan kaldıramadı. Nitekim İ.Ö. 1. yüzyıl sonlarına tarihlenen bir yazıtta, tanrı Apollon’un, Klaros’taki (Ahmetbeyli) kehanet merkezine başvurarak korsanlardan nasıl kurtulabileceğini soran Syedra (Seki-Alanya) kentine verdiği cevap yer almaktadır.

         1992 yılında, Seferihisar’daki bir evin yıkıntıları arasında, üzerinde 120 satırlık bir Grekçe yazıtın yer aldığı büyük bir mermer blok bulundu. Kuşkusuz yanıbaşındaki antik Teos (Sığacık) kentine ait olan ve olasılıkla İ.Ö. 3. yüzyıl sonlarına ait olan bu yazıt, büyük bir olasılıkla Girit adasından gelen bir grup korsanın kenti ele geçirmesi üzerine Teos meclisinin aldığı bazı önemli kararları kaydetmektedir. Önemli bir bölümü aşınmış olan yazıttan anladığımıza göre, korsanlar çok sayıda insanı hapsetmişler ve kadın ve çocukları da rehine olarak almışlar ve kentteki taşınabilir malvarlığının toplam değerinin onda biri kadar bir fidyenin 23 günlük bir süre içinde kendilerine ödenmesini talep etmişlerdi. Anlaşılan o devirde kentin dışarıdan yardım alma olasılığı o kadar zayıftı ki, korsanların fazla acelesi yoktu! Çaresiz korsanlarla anlaşmaya varan Teos yönetimi, kent içinde ve çevresinde yaşayan herkesten, sahibi oldukları taşınabilir malvarlıklarını eksiksiz beyan etmesini ve bunların değerinin onda biri tutarında bir ödeme yapmasını istemiş ve yapılan ödemeler önce bir ilan tahtasına, sonra da -şimdi yalnızca biri elimizde olan-  steller üzerine yazdırılmıştı. Nitekim ödeme yapan çok sayıdaki insandan 24 kadarının adları ve her birinin yaptığı ödeme miktarı elimizdeki taşın üzerinde okunabilmektedir. Anlaşıldığına göre bu 24 kişi en azından toplam 20. 000 İskender Drahmisi ile 315 altın sikkeyi yalnızca bir buçuk günde yönetime teslim etmişti. Yazıtı yayınlayan Prof. Dr. S. Şahin’in yaptığı hesaplamalara göre bu kişilerden her birinin fidye olarak ödediği ortalama miktar, o devirde en yüksek maaşı alan bir öğretmenin bir yıllık maaşının çok üzerindeydi.

           Şu bir gerçek ki, Teos gibi sahildeki korumasız yerleşimler deniz korsanlarından, kırsaldakiler ise haydutlardan büyük eziyet çekmişlerdi. Onların güven içinde yaşamaları ancak o günün süper güçlerinden birinin, örneğin Seleukosların, Attalosların veya Romalıların himayesi altına girmekle mümkündü. Ama bu da katlanılmaz bir vergi ve askerlik hizmeti demekti. Romalı ünlü hatip Cicero, tutuklu bir korsan ile yargıç arasında geçen şöyle bir konuşmayı nakleder (De Republica, III.12):

         - Koskoca denizi küçücük teknenle kirletme hakkını nereden aldın ?
         - Sizin, bütün dünyayı fethetme hakkını aldığınız yerden!

 

H. Malay

KISA KAYNAKÇA:
S. Şahin, "Piratenüberfall auf Teos", Epigraphica Anatolica 23, 1994, 1-40.
H. Malay, Çağlar Boyu Kölelik, Ankara 1990.